irpmedya @ gmail.com

Kanser tedavisinin tarihsel gelişiminde ilk kullanılan yöntemler cerrahi metotlar olmuştur. Sonraları operasyon sonrası bölgesel nükslerin sık olduğu hastalıklarda tamamlayıcı tedavi olarak radyoterapi yani ışın tedavisi kullanılmaya başlanılmıştır. Kemoterapiler ise ilk olarak cerrahi müdahalenin yapılamadığı ileri evre hastaların tedavisinde kullanılmıştır. Sonraki dönemlere cerrahi tedavi sonrasında nüksleri önlemek amaçlı kemoterapi tedavi şemaları geliştirilmiştir. Daha etkili ilaç rejimlerinin keşfedilmesi ile cerrahi öncesinde kemoterapi yapılarak hastaların cerrahiye hazırlanması sağlanmaya başlanılmıştır. Kemoterapinin radyoterapi ile veya ardışık kullanımlarının olduğu şemalar geliştirilerek uygun hastalıklarda ameliyat öncesi ya da sonrası kullanımları olabilmektedir.

Kemoterapi ilaçları hücre bölünme aşamasındaki basamaklara etki eder. Kanser hücresinin kemoterapinin çekirdek kısmında hasar oluşturur veya bölünme aşamasında duraklamaya neden olur. Bu iki durum kanser hücresinin ölümüne yol açar. Kemoterapinin etkisi hızlı ve aşırı çoğalan hücreler üzerinde olur. Kanser hücreleri hızlı, aşırı ve kontrolsüz çoğalma yeteneği kazanmıştır. Bu nedenle kemoterapi kanser hücrelerinin üzerine yoğun ve öldürücü etki gösterir. Kemoterapinin hızlı çoğalmayan normal hücreler üzerine etkisi azdır. Bu nedenle sanıldığının aksine kemoterapi normal hücrelere öldürücü bir etki oluşturmaz. Ancak Kemik iliğindeki kan hücreleri her gün ve hızlı şekilde çoğalır. Aynı şekilde saçlardaki uzamada her gün üretim sonucu olmaktadır. Bu durumlardan dolayı kemoterapi yan etki olarak kan sayımında düşmelere ve saç dökülmesine sık olarak neden olabilmektedir. Ayrıca her kemoterapi ilacının kendine özel organlara özel yan etkileri de olabilmektedir.

Bu yan etkilerin yanı sıra kanser hücreleri kemoterapi ilaçlarına direnç geliştirme yeteneği kazanabilir. Direnç hastalığın ilk oluşumu sırasında da kazanılmış olabilir. Bu da uygulanan tedavinin en baştan etkisiz kalmasına neden olur. Bu yeteneği hastalığın kazanmış olup olmadığını gösteren genel kullanıma girmiş bir test yöntemi de yoktur. Yan etkilerin varlığı ve direnç gelişmesi yeni ilaç araştırmalarını yapılmasına neden olmuştur.

Güncel bilimsel gelişmeler kanser hücrelerinin çoğalmak için hangi yolları aktifleştirdiklerini büyük bir oranda ortaya çıkarmıştır. Bu yollar kanserli hücrenin genetik yapısında meydana gelmektedir. Bu durumda hücre içi veya hücre zarı düzeyinde bağlantı noktalarında değişimlerin olduğu gösterilmiştir. Bu değişimler hücre içerisinde ölüm mekanizmalarını durdurur veya sürekli çoğalma uyarılarının aşırı çalışmasına neden olur. Bu değişimlerin durulmasının hücre çoğalmasını durduğu ve kanserli hücrenin ölümüne neden olduğu gösterilmiştir. Bu değişimleri hedefleyen ilaçlar geliştirilmiştir. Bunlara tıbbi olarak hedeflenmiş ilaçlar denilirken günlük kullanımda “akıllı ilaçlar” olarak toplumda isimlendirilmektedirler.

Akıllı ilaçlar şu an için maalesef her kanser türü için kullanılmamaktadır. Hastalık üzerinde etkilisinin olabileceğini gösteren özel testlerin olumlu olduğu kanser vakalarında kullanımı mümkün olmaktadır. Bu testler bazen kapsamlı bir hücre genetik analizi gerektirebilir. Bu yüksek teknolojik gelişimler daha etkin tedavilerin doğru hastalarda etkin şekilde kullanıma şansını vermiştir.

Akıllı ilaçların geliştirilmesi onkolojik tedaviler açısından bir çığır açmıştır. Bu ilaçlar ile uygun hastalarda çok daha iyi tedavi sonuçları alınmaya başlanılmıştır. Elde edilen başarı kemoterapiye oranla daha uzun süreli olabilmektedir. Tek başlarına kullanılabildikleri gibi kombinasyonlar içinde de kullanılabilmektedirler.

Bu akıllı ilaçlar özel hedeflere etki etseler de yine de kendilerine özgü yan etkileri vardır. Akıllılık yan etkisizlikte değil özel hedef noktalarının olmasındadır. Bu ilaçların etkiledikleri mekanizmalar normal hücrelerde de aktif olduğu için yan etkiler oluşabilmektedir. Kan sayımı etkilenmesi, cilt döküntüsü, tansiyon yükselmeleri ve organ fonksiyon değişimlerine sık olmasa da neden olabilmektedirler. Barsak hareketlerinde hızlanma, halsizlik, ateş ve kalp ritim değişimleri izlenebilmektedir. Bu ya etkilerin çoğu onkoloji uzmanının takibinde kontrol altına alınabilmektedir.

Akıllı ilaçların kullanımı ile de tümör hücrelerinde direnç gelişimi olabilmektedir. Kanser hücreleri kendileri üzerinde oluşan olumsuz etkileri fark etme yeteneğine sahiptir. Bu yeteneği sayesinde hedef noktada çeşitli değişimler yaparak kendisini tekrar çoğaltmaya başlayabilmektedirler.

Hedeflenmiş tedaviler ile son on yılda hızlı bir gelişim gösterilmiş ve onkolojide tedavi gücümüzü artmıştır. Kanser hücresinin iç dinamikleri daha iyi anlaşıldıkça yeni hedeflenmiş ilaçlar geliştirilecektir. Bu ilaçlar sayesinde kanser tedavisi olabilen kronik hastalık durumuna gelebilecektir