Kanser kişinin kendi hücrelerinin devamlı çoğalma ve diğer organlara yayılma yeteneği kazanması ile gelişen hastalıktır. Bu gelişim süreci içerisinde rol alan faktörlerin kontrol altına alınmasıyla önlenebilir veya sürecinin erken aşamalarında yakalandığında tedavi edilebilir iken, hastalık ileri aşamalara geldiğinde tedavi süreci uzun ve tamamen vücuttan uzaklaştırma imkânı azalabilmektedir.
Ayrıca kanser dünya genelinde giderek artan hasta sayısı ile önemli bir toplumsal sağlık problemidir. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre 2030 yılından sonra kanser, ölüm sebeplerinde birinci sıraya yükseleceği ön görülmektedir. Bu kadar önemli bir problem olan kanser neden önlenememekte ve giderek sayısı artmaktadır.
Bu soruların cevabı için ilk önce risk faktörlerini ele almak gerekir. Kanserin gelişiminde genetik yatkınlık bir faktör olsa da aslında temel sebep çevresel faktörlerdir. Ailesel yatkınlık hastaların %5’inde gözlenirken, vakaların çoğunluğu önlenebilir veya kontrol altına alınabilir sebeplerden dolayı gelişmektedir. Sanayileşme oranı yüksek ülkelerde kanser hasta sayısı yüksektir. Az gelişmiş ülk0elerde ise hijyen şartları bozukluğu ve sağlık sistemlerinde aksaklıklar ana etkendir. Ancak her iki grupta da en büyük çevresel etken tütün ürünleri ve bunların arasında en çok tüketimi olan sigaradır. Sigara sadece akciğer ve solunum yolları kanserinin değil, mide, bağırsak, böbrek, mesane, meme ve pankreas gibi birçok kanserin gelişimine de neden olmaktadır. Diğer kimyasal faktörler arasında fabrika ve araçlardan kaynaklanan hava ve çevre kirliliği, alkol, eskiden inşaat ve gemi yapımında çok fazla kullanımı olan ve toprakta belli bölgelerde yoğun bulunan asbestos, uygun şartlarda depolanmayan tahıl ürünlerinde yerleşen bir mantar türünden salgılanan aflotoksin ve içme sularının içinde yoğun olarak bulunabilen arsenik ve türevleri yer almaktadır. Ozon tabakasında oluşan hasar sonrası etkisini artıran ultraviole ışınlar ve iyonize radyasyon fiziksel olarak kansere sebep olan en önemli iki faktördür. Hepatit B ve C virüsü, HPV başta olmak üzere belli bazı virüs, bakteri ve parazitlerden oluşan enfeksiyöz faktörler kanser gelişiminde önemli etken olabilmektedir.
Bu etkenlerin yan sıra, et ağırlıklı ama sebze meyveden fakir, yağ oranı yüksek sağlıksız beslenme alışkanlığı kanser gelişimi için önemli bir risk faktörüdür. Bu beslenme tarzına ilave olarak ekzesizden uzak, hareketsiz yaşam ve beslenme düzenindeki bozukluk ve tüm bunların kaçınılmaz bir sonucu olan aşırı şişmanlık yani obezite vaka sayısının artışında önemli faktörlerdir.
Aslında tüm bu sebepleri özetlersek kanser sebeplerini değiştirilemeyen ve değiştirilebilecek olan iki ana gruba ayırabiliriz. Değiştirilemeyecek nedenler ailesel genetik faktörler, cinsiyet ve yaştır. Değiştirilebilecek nedenler ise yukarda saydıklarımızın hepsini içerir. Yapılan bir araştırmada eğer değiştirebilen bu etkenler düzeltilebilirse kanser vaka sayıların %30 ile 50’sinin önlenebileceği tahmin edilmektedir.
Ancak tütün ticareti yapan şirketlerin daha çok gençleri hedefleyen özendirici tanıtımları, tüm dünyada yürütülen sigara karşıtı kampanyaları başarısız kılmakta ve özellikle az gelişmiş ülkelerde önemli toplumsal problem olarak önemini korumaktadır. Sanayileşme kontrolsüz bir şekilde olunduğunda oluşan çevre kirliliği, sağlık açısından denetimi yapılmadan piyasaya sürülen ürünler sadece üçüncü dünya ülkelerinin değil, gelişmiş toplumlarda da önemli bir problem olarak karşımızda durmaktadır. Ozon tabakasında oluşan hasardan ve çevre kirliliğinden gelişmiş ülkelerin ilke tanımaz sanayileşmeleri sorumlu iken, karlarından fedakârlık yapamayan bu doymak bilmez devletler tüm dünya sağlığını tehdit etmeye devam etmektedir. Devamlı üretim ve iş stresi ile yüklenen insanlar, daha fazla sağlıksız beslenmeye yönelmekte, bu yaşam tarzı egzersizden uzak bir hayata sürüklemekte ve bu da aşırı şişman yani obez bireylerin toplumda artmasına neden olmaktadır. Ayrıca bu yoğun stresli yaşam daha fazla tütün ve alkol tüketimini körüklemektedir. Bu modernleşme sürecinin meydana getirdiği ahlaki değişim düzensiz cinsel yaşamı arttırdığı için artan virüs enfeksiyonları belli kanser türlerinde artışı körüklemektedir.
İşte kanser vakalarının artışının ve önlenememesinin temel sebebi aslında modernleşirken toplumsal ve bireysel sağlığa dikkat etmeyişimizdir. Bu modern yaşam şartlarından vaz geçmemiz gerektiği anlamına gelmez. Modernleşirken çevremize ve kendimize saygı duymamız gerektiğini gösterir. Birey olarak tütün ve ürünlerinden, alkolden ve sağlıksız beslenmeden uzak durup, egzersize ve kişisel hijyene dikkat etmemiz bireysel olarak risk oranını düşürecektir. Ancak bu şartları sağlamak maalesef yetmez. Toplumsal korunma için sanayileşmede ve çevre şartlarında gerekli düzenlemeyi sağlamak için yöneticilerin aksiyon alması ve bunu ciddi bir insani sorumluluk olarak görmesi gerekir. Bireysel olarak bunu yöneticilerimizden talep etmek hem kendimiz ve hem de daha önemli olarak gelecek neslimiz için önemli bir görevdir.
Sözün özü bireysel sağlığın iyiliği aslında sağlıklı toplumsal ve hatta dünyasal bir düzeni gerektirmektedir.