irpmedya @ gmail.com

 

Kanser gelişimi ve tedavisi ile ilgili yanlış olan ama doğru olduğuna inanılan birçok bilgi mevcut. Bu bilgi kirliliği, toplumdaki hatalı gözlemlere, uzman olmayan kişilerin yaptığı bilgilendirmelere ve internet ortamındaki kontrolsüzlüğe bağlı ortaya çıkmaktadır. Bu durum hastaların tedavisinde aksaklıklara neden olabilmektedir. Doğru bilginin konusunda uzman olan doktorlardan alınması çok önemlidir.

Bu yanlış bilgilerin başında “bıçak değerse kanser yayılır” inanışı gelir. Bu söylenti muhtemelen toplumdaki eski gözlemlere dayanmaktadır. Kanser hücreleri ilk oluştukları andan itibaren sınırsız çoğalma yeteneği kazanırlar. Kanserleşen hücre bu esnada hareketlenme, damar içine girme ve başka organa tutunabilme kabiliyetini kazanır. Bu şekilde ilerleyen hastalık vücuda zarar vermeye başlar. Bu aşmaların oluşumunda cerrahi ile tümörün çıkarılmasının hiçbir etkisi yoktur. Bu yetenekleri kazanmış hücre cerrahi olmasa da maalesef yayılım gösterecektir. Önemli olan bu yetenekleri kazanmadan hastalığa tanı konulmasıdır. Sonrasında mümkünse cerrahi ile vücuttan uzaklaştırılması temel tedavi yöntemidir. Bu nedenle kanserde erken teşhis hayat kurtarıcıdır.

Diğer yanlış bir bilgi ise “şeker kanseri besler” şeklinde ortaya çıkmış olan genel kabuldür. Şeker özellikle de glikoz vücudumuzdaki temel enerji maddesidir. Normal hücrelerimizin hayatlarını devam ettirebilmesi yeterli glikoz alımına bağlıdır. Kanser hücreleri ise oksijenin ve şekerin çok düşük olduğu ortamlarda bile yaşama yeteneği kazanmıştır. Şekersiz bir yaşam düşünülemez ama abartı miktarda şeker tüketimi ile de sağlıklı yaşam bağdaşmaz. Kanserden korunmak veya kanser tedavisinde başarılı sonuçlar alabilmek için dengeli beslenme şarttır. Şekerden yoğun beslenme oluşturduğu doygunluk hissi ile diğer besin öğelerinin alımında azalmaya neden olur. Aşırı şekerli besin tüketimi şişmanlığa yani obeziteye sebep olabilir. Obezite kanser gelişimde etkili olabilecek hormonal değişikliklere neden olacaktır. Kanserden korunmak için şeker kısıtlaması önermemizin temelinde bu sebepler yatar. Ayrıca tanı almış ve kemoterapi uyguladığımız hastalarımızda da dengeli beslenmeyi sağlamak için şeker kısıtlaması öneririz. Kemoterapi sırasında aşırı şeker kısıtlamasına gitmek normal hücrelerin fonksiyonlarını etkileyip tedavi uyum ve başarısını azaltabilir.

Süt tüketimi için ise iki zıt görüş hakimdir. Bir kısım kanser hastalarında süt tüketimini önerirken, diğer bir kısım sütün kanser hücrelerini canlandıracağına ve yayılıma sebep olacağına inanmaktadır. Kansere karşı yaradığını düşünenler çok değişik hayvanların sütünü tüketmeye çalışmaktadır. Hatta anne sütü arayışı olmaktadır. Zararlı olduğuna inanlar tüm süt ve süt ürünlerinden sakınmaktadır. Böylelikle vücut için gerekli olan proteinlerin önemli bir kaynağı olan sütten mahrum kalmaktadırlar. Deney tüplerinde yapılan çalışmalarda sütün kanser hücrelerini öldürdüğü gösterilmiştir. İnsan ve hayvan sütlerinin çoğunda bu özellik saptanmıştır. Süt aynı zamanda mikrop öldürücü özelliğe de sahiptir. Ancak insan vücudu içerisine giren süt sindirilmektedir. Süt içimi ve tüketim miktarı ile ilişkili olarak kanser hastalarında tedavi başarısı büyük klinik çalışmayla gösterilmemiştir. Süt eğer gaz ve şişkinlik gibi rahatsızlık yapmıyorsa yine dengeli beslenme kuralları içinde uygun miktarda tüketilmelidir.

Yüksek doz C vitamini uygulaması ile kanser tedavisinde başarının artacağı inancı oluşturulmuştur. C vitamini vücudumuz için önemlidir. Günlük alınması gereken miktar tüketilmediği takdirde hastalık meydana gelir. Beslenme öğelerimiz içinde C vitamini yüksek gıdalar hem kanserden korunmak hem de tedavi sırasında vücut dengesini sağlamak için tüketilmelidir. Ancak çok yüksek doz alınmasının klinik çalışma ile ispatlanmış etkisi yoktur. Uluslararası onkolojik tedavilerimizi yönlendiren tedavi kılavuzlarının hiçbirisinde bu tarz bir tedavi önerisi bulunmamaktadır. C vitamini yanı sıra D ve B vitaminleri de doğal beslenme yolları ile alınmalıdır. Dışardan hap şeklinde günlük ihtiyaçtan çok fazla miktarda vitamin tüketimi konusunda yapılan çalışmalarda klinik yarardan çok zararın olabileceği gösterilmiştir. Bu nedenle ağız yoluyla beslenmesi devam eden hastaların doğal yoldan bu vitaminleri alması önerilmektedir.

İlaç şirketleri tarafından kanserin kesin tedavi ilacının bulunduğu ama eldeki ilaçları tüketmek için bu ürünün piyasaya sürülmediği inancı da yaygındır. Birçok ilaç firmasında saygın bilim insanları çağımızın bu hastalığına çare bulmak için çalışma yapmaktadır. Bilim adamlarının çalışmaları tamamen insani amaç güttüğü düşünülebilirse de ilaç şirketleri aynı zamanda ticari birer kuruluştur. Her ticari kuruluş gibi bunlarda rakiplerinden önde olmayı ve kazanmayı hedeflerler. Bunların içerisinden bir şirket kansere tam çözüm olan bir ilaç geliştirse hemen piyasaya sürecektir. Ellerindeki ilaçların varlığı bunu engellemez. Çünkü yeni ilacına fiyat belirlerken ellerinde kullanılmadan kalan ilaçların maliyetlerini ve yapılan klinik incelemelerin mali yükünü hesaba katacaklardır. Aynı zamanda bu ilacın oluşturacağı talebi de göz önüne alacaklardır. Sonuçta rakiplerini geride bırakacak ve şirketini önemli güç haline getirecek bir ürünü bekletmeleri düşünülemez

Bazı bitkilerin kanser tedavisinde yarayacağı inancı da vardır. Tıp botanik araştırmalarından gelecek yararı ispatlanmış, standart dozu ve tedavisi belirlenmiş hiçbir ürüne karşı değildir. Kanser tedavisinde kullandığımız kemoterapi ilaçlarının önemli bir kısmı bitkilerden ve doğadan elde edilmiş ürünlerdir. Ancak bu ürünlerin hangi kanser türünde etkili olduğu, ne kadar sıklıkta, hangi miktarda ve kaç kür uygulanacağı büyük hastaları içeren klinik çalışmalarla tespit edilmiştir. Bunun dışındaki hiçbir bitki ürünü direk kanser tedavisi amacıyla kullanılamaz. Bu bitkilerin kemoterapi ile kullanımı kanser ilacının etkisini bozabilir. Bu durum ilacın etkisiz hale gelmesine neden olabileceği gibi kemoterapi ilacının etkisini arttırarak yan etkilerin yoğun şeklide oluşmasına da sebep olabilir. Bu nedenle kullanılmayı düşündüğümüz her bitki ürününü takip eden uzmana mutlaka danışmak gerekir. Doğal ürünler alternatif değil tamamlayıcı ürün olarak kullanılabilir. Ancak bilinçsiz kullanım faydadan çok zarar verir.

Bu konuda aslında daha çok fazla bilgi kirliliği mevcuttur. İyi niyetli düşünüldüğünde, hastaya yardımcı olma inancı olanların yanı sıra bu işten maddi kazanç beklentisi olanlarda fazladır. Bu nedenle bilime ve bilime dayalı tedavileri uygulayan hekimlere güvenmek gerekir.

Yeni yılda herkese sağlık, mutluluk ve huzur diliyorum. Sevdiklerinizle nice yıllarınız olsun