18, yüzyıl sonrasında dünya, kitle hareketleri açısından oldukça önemli olaylara şahit oldu. Dünyanın hemen hemen tamamında çeşitli sebeplerle kitle hareketleri meydana geldi. Hala devam ediyor.
Sosyoloji bir bilim dalı olarak kitle hareketlerinin sebeplerini ve sonuçlarını inceleyen ve bunların bir kanun haline gelip gelemeyeceğini sosyal deneyler gerçekleştirerek ele alan bir bilim dalı olarak 19. Yüzyıla damgasını vurdu.
Kitle hareketlerini sosyolojik bakış açısıyla ele alan en önemli düşünürlerin başında sanırım Eric Hoffer gelir. Farklı yorumları ile kitlesel hareketleri, isyanları, devrimleri ele alır ve sonuçlar çıkarmaya çalışır. Ekonomik gelişmişlik düzeyinin isyanlar üzerindeki etkilerini inceler. Kitleleri mutlu eden ya da öfkelendiren gelişmeleri analiz eder.
Eric Hoffer , Birey ve toplum üzerine yazdığı yazılarda bireyin topluluklar için önemini belirtir. Kendisini değersiz, yalnız ya da gayesiz hisseden bir bireyin kolayca ikna edilip sosyal hareketlerin içine alınabileceğini ifade eder. Umutsuz ve hayal kurma gücünden yoksun kalan bireylerin toplumsal barış açısından oldukça olumsuz bir durum oluşturacağını ifade eder. Nitekim haksız da değildir. Kitleleri yıkıcı bir hale dönüştüren de hayal kurmaktan yoksunluk ve umutsuzluk olgusudur.
Geleceğe daima umutla bakmayı salık veren siyasetçiler, özellikle gençlere ufuk veren yönleri ile toplumsal hayatta önemli bir yeri sahiptir. Kitlelerin kendisine daha çok güvenmesi ile verdiği pozitif mesajlar doğru orantılı olacaktır. Bu tip siyasetçiler, gençlerin geleceğe umutla bakan, plan ve projeler üreten bir noktaya gelmesinde önemli role sahiptir.
Bir amacı olmayan bireylerin oluşturduğu toplum patlamaya hazır bir bomba gibidir. Özellikle gençlerin bir amaç edinmesi yarınların tabiri caizse garantisidir. Birçok siyasi liderin sadakat beklediği seçmenlerine karşı umut vermesi onlara karşı önemli bir vazifesidir. Dün başlanan noktada sabitlenmek siyasi hareketlerin tükenmesine yol açar. Güncellenerek sürekli yenilenme ve ufuk verme siyasi hareketlerin bir umut haline gelmesinin yegâne anahtarıdır.
Güncellenmeye ve değişime kapalı olan her tutum, her hareket statükoların oluşmasına katkıda bulunur.
Umut üretmeyen her sosyal hareket bir gün yok olmaya mahkumdur.
Umut dolu günler dileğiyle…