Mülkiyet hakkı, bireylerin ekonomik güvenliğinin ve özgür yaşam alanlarının temel taşlarından biridir. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan en önemli haklardan biri olan mülkiyet hakkı, kişilerin sahip olduğu taşınmazlar üzerinde tam tasarruf yetkisine sahip olmasını garanti eder. Ancak uygulamada, bu hakkın ihlal edilmesiyle sıkça karşılaşılmaktadır.
Kamulaştırmasız El Atma Nedir?
Kamulaştırmasız el atma, idarenin, taşınmaz sahibinin rızasını almadan ve gerekli hukuki süreçleri işletmeden, bir taşınmazın tamamını veya bir kısmını kamu hizmetine tahsis ederek kullanmasıdır. Kanunlarımıza göre kamu yararı gereği bir taşınmaza ihtiyaç duyulduğunda kamulaştırma işlemi yapılmalı, taşınmazın değeri hesaplanarak bedeli mülk sahibine ödenmeli ve tapu sicilinde gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Ancak bazı durumlarda, bu süreç işletilmeden vatandaşların taşınmazlarına el konulmakta, hak sahipleri büyük mağduriyetler yaşamaktadır.
Kamulaştırmasız el atma iki şekilde gerçekleşebilir:
1-Fiili el atma, idarenin taşınmaza fiziksel olarak müdahale etmesi, örneğin üzerine yol yapması, park inşa etmesi veya kamu binası dikmesi gibi durumları kapsar. Bu durumda taşınmaz sahibi, mülkünü artık kullanamaz hale gelir.
2-Hukuki el atma, fiili bir müdahale olmaksızın, idari işlemler veya imar düzenlemeleri yoluyla taşınmazın kullanımının kısıtlanması anlamına gelir. Fiili olarak elinden alınmamış gibi görünse de, mülkiyet hakkı büyük ölçüde kısıtlanmış olur.
Mülkiyet hakkı yalnızca bir kişinin tapulu bir taşınmaza sahip olması anlamına gelmemektedir. İnsanlar büyük emek ve fedakârlıklarla birikim yaparak ev, arsa veya tarla kısacası taşınmaz sahibi olmaktadırlar. Ancak kamulaştırmasız el atma uygulamaları nedeniyle vatandaşlar, yıllarca çalışıp sahip oldukları mülklerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu mağduriyet özellikle altyapı projeleri, yol çalışmaları, kentsel dönüşüm ve kamu binalarının inşası gibi durumlarda daha sık ortaya çıkmaktadır. Birçok kişi, mülkünün tamamına veya bir kısmına fiilen el konulduğunu ancak kendisine herhangi bir ödeme yapılmadığını fark ettiğinde, uzun süren ve yıpratıcı bir hukuk mücadelesine başvurmak zorunda kalmaktadır.
Bir taşınmazın sahibine sorulmadan kullanılması ve sonrasında yıllarca sürecek bir hukuk mücadelesine sebebiyet verilmesi, hukuk devleti ilkesiyle ve adil yargılanma hakkıyla bağdaşmamaktadır.
Vatandaşların Hakları Neler?
Kamulaştırmasız el atmaya maruz kalan vatandaşlar şu haklara sahiptir:
Tazminat Davası Açma: Taşınmaz bedelinin tahsil edilmesi için dava açılması gerekmektedir.
Ecrimisil (Haksız İşgal Tazminatı) Talebi: İdarenin taşınmazı izinsiz kullanması nedeniyle geriye dönük işgal tazminatı (ecrimisil) istenebilir.
El Atmanın Önlenmesi: Taşınmaz üzerindeki el atmanın önlenmesi için dava açılabilir.
Kamulaştırmasız el atma ile , taşınmazlarına el koyulan mülk sahipleri taşınmazın idareye bırakılarak bedelinin kendisine verilmesi ve idarenin haksız işgali sebebiyle uğradığı zararı(ecrimisil) mahkemeden talep edebileceklerdir. Bunun ile birlikte şartların sağlanması halinde idare tarafından taşınmaza el atmanın önlenmesi amacıyla da dava açma hakları mevcuttur.
Dava öncesi idare ile uzlaşma yoluna gitmek isteyen vatandaşlar genellikle idare tarafından çok sembolik rakamlar ile karşılaşmaktadırlar. Dolayısıyla her ne kadar yargılamalar uzun sürse de idare tarafından teklif edilen sembolik tutarlardan çok daha yüksek bedellerin mahkeme tarafından belirlenebildiğine şahit olmaktayız.
Adalet Gecikmemeli!
Kamulaştırmasız el atma, yıllardır çözüm bekleyen bir hukuki ve sosyal sorun haline gelmiştir. Mülkiyet hakkı, bireylerin ekonomik güvenliğinin temel direğidir.
Bu nedenle, idarelerin hukuki sınırlar içinde hareket etmesini sağlayacak ve vatandaşların mülkiyet hakkını hızlı ve etkin bir şekilde koruyacak yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir. Hukuk devleti ilkesinin temelini oluşturan en önemli prensiplerden biri, kişinin mülkiyet hakkının güvence altına alınması ve devletin bu hakkı ihlal etmemesi gerektiğidir.