irpmedya @ gmail.com


“Allah uyuz versin de kaşıyacak tırnak vermesin” bedduasını bilirsiniz, çocukken ilk duyduğumda gülmüştüm ama çok da gülünecek bir durum yokmuş işin doğrusu. Eğer kendiniz uyuza yakalandıysanız veya çevrenizde uyuza yakalanan olduysa meselenin ciddiyetinin siz de farkındasınızdır.

 Uyuz sadece kaşıntı yapan basit bir hastalık gibi görünse de hem hastalar hem de hekimler için ciddi bir mücadele gerektiriyor. Son yıllarda artan vaka sayıları, dirençli vakaların çoğalması ve aile bireylerini ikna etmede yaşadığımız zorluklar, süreci daha da karmaşık hale getiriyor. Hastalar kaşıntının verdiği huzursuzlukla günlük yaşamlarını sürdürmekte zorlanırken yanlış ya da eksik tedaviler enfeksiyonun yayılmasına neden oluyor.

Peki, uyuz nedir, nasıl bulaşır ve tedavi süreci nasıl olmalıdır?

Uyuz, Sarcoptes scabiei var. hominis adı verilen mikroskobik bir akarın neden olduğu bulaşıcı bir deri hastalığıdır. Bu parazit, cildin üst tabakasına tüneller açarak burada yumurtalarını bırakır. Vücut, akarın dışkısı ve yumurtalarına karşı alerjik bir reaksiyon göstererek şiddetli kaşıntı ve deri döküntülerine yol açar.

Uyuz, her yaştan ve her sosyoekonomik gruptan insanı etkileyebilir. Kişisel hijyenle doğrudan ilişkili değildir, yani temiz insanlar da kolayca uyuz olabilir. Hatta bazen uyuzun kötü şöhreti nedeniyle “sosyete uyuzu” tabirinin kullanıldığını duyarız fakat sosyete uyuzu diye farklı bir hastalık yoktur o da uyuzdur.

Uyuzun en yaygın bulaşma yolu uzun süreli cilt temasıdır. Genellikle aile içinde, ortak yaşam alanlarında veya cinsel temas yoluyla yayılır. Uyuzun bulaşmasını kolaylaştıran faktörleri, uzun süreli cilt teması (örneğin el ele tutuşma, sarılma, birlikte uyuma), aynı kıyafetleri, havluları veya yatak takımlarını paylaşma, toplu yaşam alanlarında bulunma (yurtlar, bakım evleri, hapishaneler) gibi sayabiliriz. Uyuz akarları cilt dışında 48-72 saat kadar canlı kalabilir. Bu nedenle, kontamine olmuş kıyafetler veya yatak takımları da bulaşmada rol oynayabilir.

Uyuzun belirtileri ise genellikle enfeksiyondan 2-6 hafta sonra ortaya çıkar. Örneğin ailenizden biri uyuza yakalandıysa ve sizde henüz kaşıntı başlamadıysa bu durum size uyuz bulaşmadığını doğrudan kanıtlamaz, kaşıntının ortaya çıkması için belli bir süre gereklidir.

Uyuzun en yaygın belirtileri gece artan şiddetli kaşıntı, kırmızı kabarcıklar, deri döküntüleri ve akar tünelleridir. Bu belirtiler özellikle parmak araları, bilekler, dirsekler, koltuk altları, göbek çevresi, kasık ve genital bölge, kalçalar, bebeklerde avuç içleri, ayak tabanları ve kafa derisinde sık izlenir. Bazı hastalarda kaşınan yerlerde deri bütünlüğü bozulabildiğinden bakteriyel enfeksiyonlar gelişebilir. Ayrıca kabuklu uyuz (Norveç uyuzu) adı verilen daha ağır bir form, bağışıklık sistemi zayıf kişilerde ortaya çıkabilir. Bu durumda deri, kalın kabuklarla kaplanır ve bulaşıcılık artar.

Uyuz tedavisinde belki de en önemli basamak hastanın uyuz olduğuna ikna olmasıdır. Tedavinin oldukça zahmetli olması ve hastanın yanı sıra temaslı kişilerin de tedavi edilmelerinin gerekliliği tedavi uyumunu ve başarısını azaltan faktörlerdir. Ancak sadece belirtileri olan kişinin tedavi edilmesi, yeniden enfekte olma riskini artırır. Bu nedenle hastayla birlikte aynı evi paylaşan aile bireylerinin tedavisi oldukça önemlidir. Tedavide hem topikal (cilde sürülen) ilaçları hem de oral (ağızdan alınan) ilaçları kullanabilmekteyiz. Sürme ilaçlardan sıklıkla permetrin %5 krem ilk tercih edilen tedavi olmakla birlikte sülfürlü merhemi de sıklıkla tercih etmekteyiz. Hasta ve aynı evi paylaşan aile bireyleri eş zamanlı olarak krem tedavisine başlamalı, kremler kullanılmadan önce keseli bir banyo yapılmalı, tırnaklar kesilmeli ve kremler boyundan aşağı tüm vücuda uygulanmalıdır. Permetrin bir gece tutulduktan sonra ertesi gün tekrar banyo yapılmalı, sülfürlü merhem ise üç gece üst üste uygulanmalı ve dördüncü gün tekrar banyo yapılmalıdır. Son banyodan sonra 60°C’de yıkanmış ve sıcak ütü ile ütülenmiş çamaşırlar ve kıyafetler giyilmelidir. Kıyafetlerin ve yatak takımlarının en az 60°C’de yıkanması, 60°C’de yıkanmaya uygun olmayan eşyaların ağzı kapalı bir poşette 1 hafta bekletilmesi uygundur. Tedavi bittikten 1 hafta sonra aynı işlemler bir kez daha tekrarlanmalıdır. Uyuz tedavisinde kullanılan kremlerin kendileri de bazen ciltte irritasyona yol açarak kaşıntıya neden olabilir. Bu nedenle iki tedavi arasındaki günlerde ve tedavi bitiminde cildinizi nemlendirmeyi ihmal etmemelisiniz.

Tedavinin tüm basamaklarına uyulduğu takdirde kaşıntının 2-6 haftada geçmesi beklenir. Bu sebeple tedavi bittikten sonra kaşıntınızın ertesi gün geçmemesi beklediğimiz bir durumdur. Fakat 6 haftayı aşan kaşıntı söz konusuysa tekrar muayene olmanız gerekir.

Uyuz, tedavi edilebilir bir hastalık olmasına rağmen doğru yaklaşım ve tedavi basamaklarının tümüne uymayı gerektirir. Sadece hasta bireyin değil, tüm yakın temaslıların tedavi olması, hijyen önlemlerine dikkat edilmesi ve uygun ilaçların kullanılması çok önemlidir. Aksi takdirde, hastalık tekrar tekrar bulaşarak kısır bir döngüye dönüşebilir. Eğer kaşıntınız geceleri artıyorsa ve uzun süredir geçmiyorsa, bir dermatoloğa danışarak erken tedaviye başlamaktan lütfen çekinmeyin.

Herkese kaşıntısız bilhassa uyuzsuz günler dilerim.