Merhabalar Sevgili Manşet 16 okuyucuları,
Bu hafta yıkıcı liderlikten ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump’ın bu yönünden bahsedelim istiyorum; ancak bunlardan evvel “yapıcı liderlik”ten bahsetmek yerinde olacaktır.
Yapıcı liderlik, liderin takım odaklı ve karizmatik kararlar ve eylemlerle kurumdaki astlarının meşru çıkarlarını destekleme davranışlarıdır. Yapıcı liderler, insan odaklı ve takım odaklı düşünürler ve çalışma sürecine sağlıklı bir oranda müdahale ederler. Bu tür liderler, astlarının/çalışanlarının çıkarlarının yanı sıra kurumun çıkarlarını da göz önünde bulundurdukları için kurumun meşru çıkarlarına uygun hareket eder, örgütün kaynaklarını en uygun şekilde kullanır ve astlarını alınması düşünülen kararlara dâhil ederler. Böylece motivasyon ve iş doyumu artar.
Öte yandan yıkıcı liderlik; “liderliğin karanlık yüzü”, “sömürücü yönetimi”, “kötü liderlik”, “zayıf liderlik”, “caydırıcı liderlik” gibi sıfatlarla da tanımlanmaktadır. Bir davranışı yıkıcı olarak kabul etmek için, birisine kasıtlı olarak zarar vermek tek koşul değildir. Düşüncesizlik, cehalet ve yetersizlikten ortaya çıkan yıkıcı davranışlar da, yıkıcı liderlik uygulamaları olarak kabul edilmektedir.
Bir liderin yıkıcı bir şekilde davranmasına neden olan ana faktör, etki kullanma tarzıdır. Yıkıcı davranışlar çoğunlukla liderin narsizmine, otoritesine ve düşük öz yeterliliğine ek olarak gücünü kanıtlama güdüsünden kaynaklanır. Bundan başka; sonuçların belirsizliği, olumsuz yaşam temaları, bencillik ve üstünlük duygusu yıkıcı liderlik stilinin ortaya çıkmasına neden olan bireysel faktörlerdir. Bir liderin yıkıcı davranış sergilemesine neden olan bir diğer faktör de değer sistemidir. Liderlik pozisyonunu elinde tutan kişi, liderlik sürecinde karşılaştığı bir sorunu değerlerine göre değerlendirir ve bu nedenle çözümler değerlerine göre ortaya çıkar. Bu anlamda bazı belirli çözümler yıkıcı davranışlarla ilişkilidir.
Donald J. Trump, kaba ve kibirli karakteriyle tanınmaktadır. Biyografisini yazan yazarlar onu agresif, tutarsız, ilkesiz, materyalist, kurnaz, disiplinsiz ve karizmatik bir lider olarak tanımlamaktadır. Ayrıca narsist ve tüccar kişilikli olarak da karakterize edilmektedir.
Ortadoğu, Kuzey Kore, İran, Çin ve Türkiye gibi diğer ülkelerle olan ilişkileri nedeniyle olumsuz eleştirilmektedir. Türkiye’nin Rusya’dan s-400 alması, Serbest Ticaret anlaşmalarının durumu vb. o kadar çok şey var ki Trump’ın gerginlik yaratıp yıkıcı tarafını ortaya çıkardığı, bu köşe tamamını anlatıp irdelemeye yetmez. Kendi tarafımızdan en hızlı şekilde bakıp değerlendirecek olursak da Trump’ın, Türkiye Barış Pınarı Operasyonunu başlattığında bir çatışma yaratması en yakın örneklerden biri olarak verilebilir. Türkiye’nin ana hedefi Suriye’yi PKK ve DEAŞ’tan kurtarmak olsa da, Trump operasyona şiddetle karşı çıktı. Türkiye’yi Suriye’nin iç işlerine müdahale etmekle suçladı. Ayrıca, operasyon sürecinde Türkiye’yi destekleyen Rusya ile de çatışmalar yaşadı. Öte yandan, ilginç bir şekilde, aniden operasyonun bir destekçisi oldu ve barış yarattığı ve sürdürdüğü için Türkiye’ye teşekkür etti. Bu anlamda, hem iç hem de uluslararası işlere karşı tutumunun tutarsız olduğu anlaşılmakta, bu da yıkıcı liderlik niteliklerini taşıdığını kanıtlamakta..
Buna ek olarak Trump, popülist ve baskın bir figür olarak hareket ederek politikalarını göçmen muhalefeti gibi belirli öncelikler etrafında şekillendirip ABD vatandaşlarına daha fazla istihdam sağladı. Bu bağlamda ilk girişimi, 7 Müslüman ülkenin ABD’ye göç etmesini yasaklayan anlaşmayı imzalamak oldu. Bu karara ilk ve en sert tepki teknoloji şirketlerinden geldi; zira Fortune 500 şirketlerinin % 40’ı göçmen aileler tarafından kurulduğu bilinen bir gerçektir..
Trump ayrıca, sosyal medyada takipçilerini engellemesiyle de bilinmektedir; ancak son dönemde bireylerin serbest feragat haklarına aykırı olduğu için takipçilerini engellemesi yasaklanmıştır. Bu son dönemde ise pandemi sürecindeki davranışlarıyla, olumsuz tutumlarıyla ve süreci hafife alarak iyi yönetememekle eleştirilmektedir. Hatta en son kendisine soru yönelten basın mensuplarını tersleyip küçümseyip basın toplantısını açıklamasız terk ederek yine yıkıcı tarafıyla gündem olmayı başarmıştır. Bu bağlamda tekrar pandemi sürecine gelecek olursak, salgını başından beri fazla ciddiye almamasıyla, bundan dolayı da yeterli önlem almayıp daha da fenası karantina istemedikleri için isyan eden vatandaşlara destek olmasıyla tepkilerin odağı olmuştur. Şu an Dünyada Covid-19’un en yaygın ve en şiddetli yaşandığı ülke Amerika Birleşik Devletleridir..
Elbette ki yukarıda da değindiğim üzere Trump’ın yıkıcı tarafını bu köşede irdelemek mümkün olamaz; fakat belki değinilen davranışlardan hepimizin içinde Trump potansiyeli olduğu, fırsat verildiğinde de bu potansiyeli ortaya çıkarmaya, yani yıkıcı yönümüzü göstermeye meyilli olduğumuz anlaşılıp kabul edilebilir. Biraz kendimize dönüp öz eleştiri yapmanın ve iğneyi önce kendimize batırmanın zamanıdır belki de..
Sevgiyle kalın,
Dr. Nilüfer Rüzgar