Mühendislik, insanlığın var oluşu ile birlikte, ortaya çıkan ihtiyaçların karşılanması için doğmuş bir alandır.

Öyle ki, tekerleğin yuvarlak olması gerekliliği, yontma taş tercihi yerine cilalı taşın seçimi, barınmak için inşa edilen evlerin yapısal şekillerinin tamamı, mühendislik çalışmalarının ilk toplumsal yansımalarıdır. Temel doğal bilimlerinin, ayrıca mühendislik dallarının (matematik mühendisliği, fizik mühendisliği, kimya mühendisliği vb.) yer alması, uygulama esasında, mühendislik disiplinin evrensel gerekliliğinin de ispatıdır.

İhtiyaçların gereklilikleri dahilinde; Fikir üretimi, seçimi, tasarımı, prototiplenmesi ve ürün üretimi her alanda, mühendisliğin ana adımları mahiyetindedir.

Gerçek ve sanal ortamların tümünde üretici ve lider karakter olmak üzere eğitim alan mühendislerin, çalışma esaslarında geometri ve aritmetiğin sahip olduğu önem üst seviyededir.

Atılan her adımın, üretimin her göstergesinin rakamsal bir karşılığının olması bu meslek dalı için hayati öneme sahiptir. Bu minvalde, etimolojik olarak, mühendisliğin kelime kökeni olan ‘hendese’ nin kalıtsal olarak şifrelendiğini söyleyebiliriz.

İlk aşamada fizik kurallarının üzerine inşa edilen tasarımın, malzeme bilimi ile buluşması anına gerçekliğe en yakın nokta olarak tanımlanabilir.

Tüm bu tanımlamaların, sistemlerle iş akışının tanımlanabilir, istenilen göstergelerle takip edilebilir ve anında müdahaleye açık hale getirilebilir pozisyona ulaştırılması ise başarılı bir proje çalışmasının anahtar unsurlarıdır.

Doğal ihtiyaçların teknik beceri ve yatkınlıklarla meslek haline getirdiği mühendisliğin, anavatanı Ortadoğu ve Anadolu coğrafyası gösterilmektedir.

Nil nehri üzerinde inşa edilen dişli çarklarla meslekleştiği kabul edilen bu alan, Bereketli Hilal topraklarının tarımsal çeşitlilikle birlikte, kültür ve medeniyetin insanlığa taşınmasında önemli bir değeri olmuştur.

Özellikle mimari alanda dünyaya örnek teşkil eden eserlerin bugün halen farklı milletlerce ziyaret ediliyor olması, önemli projelere temel teşkil etmesi de bu nedenden kaynaklanmaktadır. Anadolu’da programlı ve disiplinli biçimde ilk mühendislik eğitiminin 1773 yılında Mühendishane-i Bahri Hümayun (bugünkü İstanbul Teknik Üniversitesi) adıyla başlamış olması ise böylesi bir kaynağa sahip vatan toprakları için, geç kalınmışlığı nedeniyle şaşırtıcıdır.

Yaptıkları çalışmalar ve ortaya koydukları öncü çalışmalarla insanlığa gelecek adına ışık tutumuş birçok Türk mühendisin olduğu malumunuzdur. Ve bu durumun bugün çeşitlilik ve sayısının arttığını söylemek, bugün genel kanının tam aksine, bize göre daha doğru gözükmektedir. Bu dönemde özellikle dünyanın stratejik öneme sahip hemen hemen her kurumunda, insanlık adına önemli buluş ve geliştirme çalışmalarında nice Türk mühendisin imzası yer almaktadır. Dönemsel anlamda, geçmişte öne çıkan sayısı belli ve sonuca ulaşamamış çalışmalara rağmen cesaretiyle tarihe ismi not düşülmüş nice isim mevcut iken, bugün yaptığı başarılı çalışmaları çok daha sonradan öğrendiğimiz ve dünyanın başarısını kabul ettiği, sayısını tutamadığımız! nice mühendis mevcuttur.

İçerisinden defalarca geçtiğimiz, bugün tekraren yaşamakta olduğumuz kriz dönemlerinde, Türk üretimi, dünya devletleri nezdinde, süreklilik ve çeşitlilik anlamında her zaman lider olma başarısını göstermektedir. Bu noktada sahip olunan işgücüne etkin, hızlı ve doğru yön çizebilen Türk mühendisliğinin, ana unsur olduğunu söylemek yanlış veya eksik olmayacaktır. Özellikle kriz ortamlarında, çaresizlik ve umutsuzluk içinde kalınmış birçok önemli tarihi olayda Türk mühendislerinin almış olduğu insiyatif ve kararlar nice tarihsel olaya kaynak olmuştur. İnsiyatif hakkı verilip, gerekli ortamın sağlanması halinde, Türk mühendislerinin, sahip olduğu aidiyet, sahiplenme olguları ile birlikte, sonuç odaklı çalışma disiplininin farklılık arz etmesi şaşırtıcı bir durum değildir.

Sürekli yenilikçilik ve geliştirme karakterinin sınırlanması hususunda kar ve müşteri odaklılık, Türk Mühendisliğinin sınırlarını belirleyen iki ana unsurdur. Yakın zamanda artış hızı gitgide yükselen yerli ve milli projelerin önemli kazanımlarından birisi de bu noktada olacaktır. Ulusal markalarımızın kendine has ürün çeşitliliğinin artması ile çalışma sahası sınırlarının genişlemesi beklenmektedir. Hatta ilerleyen dönemde bu kapsamda mevcut milli standartlarımızın da daha etkin kullanımı, farklı coğrafyalarda uygulanma oranının artması sayesindeTürk Mühendisliği’ne yeni fırsatların doğacağı aşikârdır.

Bugün savunma sanayinde elde edilen stratejik ürünler, yerli otomobil projesinin görmüş olduğu genel kabul ve oluşan teveccüh, takdir, talep ortamı, laboratuvarlarda üretilen yerli ve milli argümanlar, finansal teknoloji başta olmak üzere yazılımcılarımızın dünya liderleri tarafından kıyas model kabul edilmiş geliştirme çalışmaları, vizyonda şahit olduğumuz Türk Mühendisliği başarılarıdır. Ancak unutulmaması gereken önemli konu şudur ki, bu vizyon projeler, kendilerine temel teşkil eden doğa bilimleri mühendislik disiplinlerinin kazanımları sayesinde vücut bulmuş çalışmalardır.

Yaşanan tarih ve sahip olduğumuz kimliğin ışığında netice itibariyle ortaya çıkan sonuç şudur;

Türk Mühendisliği, çoğu zaman kendi oluşturdukları kaynaklarla, sürekli yaşadıkları sorunlara kıt kaynaklarla çözüm arama disiplini sayesinde, özellikle zor şartlar için farklılığa her zaman sahip olmuştur. Ve bu farklılık Türk Mühendisliği adına önemli bir değerdir. 21. Yüzyıl itibariyle yaşanan ve yaşanmakta olan kriz ortamlarında, Türkiye’nin üstleneceği üretimde lider ülke pozisyonuna en hazır alan Türk Mühendisliği’dir. Yeter ki hak edilen itibar ve güven ortamı sağlansın.