Etkinliğin açılışında konuşan PERYÖN Güney Marmara Şube Başkanı Neslihan Özer, pandemi sebebiyle ara verdikleri 50 yıllık Peryön geleneğine bu organizasyonla geri döndüklerini belirterek, “Bugün Peryön ailesi için çok özel ve çok güzel bir gün. Sizlerle birlikte olmaktan mutluluk ve onur duyuyoruz. 25 yıllık endüstriyel geçmişimle birlikte Peryön Güney Marmara’nın ilk kadın başkanı olarak karşınızdayım. Geçmiş olsa da değeri hiç bitmeyen 8 Mart Emekçi Kadınlar Günümüzü kutluyorum” dedi.

Türkiye İnsan Yönetim Derneği Peryön’ün, 50 yıllık tecrübesi ile “Şimdi ve gelecek için daha iyi bir çalışma hayatına” liderlik ettiğini ifade eden Özer, “2022 yılında da hedeflerimize yönelik olarak çalışma hayatımızın verim ve etkinliğini arttırmak için, hazırlıklarını yönetim kurulumla titizlikle yapmakta olduğumuz eğitim ve zirve faaliyetlerini gerçekleştireceğiz. Siz değerli üyelerimizin katkıları, ‘Şimdi ve gelecek için daha iyi bir çalışma hayatını” hep birlikte gerçekleştirmemize olanak sağlayacaktır” diye konuştu.

 

 

 

Etkinlik kapsamında katılımcılarla buluşan Psikolog Beyhan Budak da yaptığı sunumunda, pandemiyle birlikte şu an 4 aylık seanslarının dolduğunu bu süreçte özellikle insanlar neyi halının altına süpürmüşse bunların yüzeye çıktığını ve en fazla rahatsızlıkların başında kaygı bozukluğunun geldiğini söyledi.

Hayatta bardağın taştığını insan vücudunun bedensel ve ruhsal olarak iki türlü alarm verdiğini anlatan Budak, şöyle devam etti:

“Eğer midenizde ya da cildinizde bir problem varsa ve bunun tıbbi bir sebebi yoksa ya da ‘şeker’ gibi kadın/erkek diye nitelendirdiğiniz insanlar alakasız yerde patlıyorsa bu bize bir şeylerin ters gittiğini gösterir. Dünyaya mutluluk için gelmedik. Örneğin inançlı insanlar, bu dünyaya imtihan için gelindiğini söyler. Öte yandan ateistler dünyanın tesadüfen oluştuğunu… Yani hiçbir senaryo mutluluk üzerine kurgulanmamış. Bu nedenle hayatın doğasını iyi anlamak gerekiyor. Hayat inişli çıkışlı; önemli olan bunun ortalamasını alabilmek. Bağışıklık sistemimiz için olumsuz şeylerin üstesinden gelebilmek için olanı, olduğu kabul etmek gerekiyor. Şu an elimde ne var? Buna odaklanmalıyız. Psikolojik olarak dayanıklı olan insanlar şöyle düşünür: ‘Olan oldu, şimdi ne yapabilirim?”

Budak, pandemi sürecinde insanların daha alıngan olduğuna işaret ederek, insan kaynakları departmanlarının bu süreçte sorumluluklarının arttığını belirtti.

Herkesin kendi zihninin içinde yaşadığını, ancak zihin okuması yaparken bunun ‘Gerçekten o öyle mi diye?’ sağlamasını yapması gerektiğini söyleyen Budak, “Aslında bizim insanlara nasıl baktığımız onların kim olduğunu da belirleyen şeydir. Bir insan etiketlendiği zaman belli bir süre sonra beklenildiği gibi bir insana dönüşüyor. Bizim etrafımızdaki kişilere karşı önyargılarımız, o kişiden beklediğimiz şeyler bir süre sonra o kişinin gerçekliğini oluşturmaya başlıyor. Pandemi sürecinde liderlerin, yöneticilerin en çok dikkat etmesi gereken şeylerden bir tanesi şu; o insanın içindeki en iyi potansiyele göre hareket etmek. Yapılan bir araştırma göstermiş ki insanlar başarılı ama hata yapan insanları seviyorlar. Bilgiye, teknolojiye değil samimiyete ihtiyaç var. Para, başta motive edicidir. Yöneticiler, ekibiyle temas halinde olmalı, bir arada olmalı. Yöneticilerin, iyimserliği benimsemesi lazım. Liderliğin, sosyal bulaşıcılığı çok fazladır. Bu nedenle liderlerin temel psikoloji bilgisini sahip olması lazım. Çünkü anlam ve amaca ihtiyacımız var. İnsan insanın kurdu değil yurdudur. Birlikte çalıştığınız insanların hayatlarına dokunmanız gerekiyor” diye konuştu.