Jeoloji Mühendisleri Bursa Şubesi tarafından, 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen ve asrın felaketi olarak adlandırılan depremin yıl dönümünde Bursa Akademik Odalar’da basın açıklaması gerçekleştirdi.

Oda olarak hazırladıkları fay üzerinde yaşayan iller olan Kahramanmaraş raporunu basın mensuplarıyla paylaşan Jeoloji Mühendisleri Bursa Şube Başkanı Mehmet Yıldız, “Kahramanmaraş kent merkezi (Onikişubat ve Dulkadiroğlu) dahil Türkoğlu ve Nurhak ilçe merkezleri ile 40’a yakın mahallesi ile bazı baraj ve gölet gibi tesisler doğrudan diri fay hatları veya zonları üzerine oturmaktadır. Tarihsel dönemde çok sayıda yıkıcı depremle karşı karşıya kalan Kahramanmaraş ilimizin deprem zararlarından etkilenmesinin önlenmesi amacıyla bir dizi çalışmayı acilen başlatması gerektiği” ifade edilmiştir. Raporda il merkezinin 10-11 km kadar güneyinden geçen Doğu Anadolu Fayının Pazarcık ya da Türkoğlu segmentinin 1513 yılından bu yana yıkıcı deprem üretmediği, 7.4 büyüklüğüne varacak bir deprem üretme potansiyeline sahip olduğu ve Türkiye’nin üzerinde deprem beklentisi olan önemli sismik boşlularından birisi” olduğu belirtilerek gerekli önlemlerin acilen alınması talep edilmişti” ifadelerini kullandı.

 

Fay hattı üzerinde olan Hatay ile ilgili raporu okuyan Yıldız, şu ifadeleri kullanarak sözlerine devam etti:

Hatay kent merkezi (Antakya ve Defne) dahil Hassa, Kırıkhan, Reyhanlı, Dörtyol, Erzin ilçe merkezleri ile 25 mahallesi doğudan diri fay hatları veya zonları üzerine oturmaktadır. Tarihsel dönemde çok sayıda yıkıcı depremle karşı karşıya kalan Hatay ilimizin deprem zararlarından etkilenmesinin önlenmesi amacıyla bir dizi çalışmayı acilen başlatması gerektiği” ifade edilerek, “Hatay’ in kent merkezi olan Antakya zemini alüvyon olan illerimizden biridir. Deprem dalgaları bu tür zeminler tarafından büyütülerek binalara iletilir. Zemin büyütmesi olarak tanımlanan bu durum bir deprem olduğu takdirde Antakya’nın kaya üzerinde yer alan illerden daha şiddetli olarak sarsılacağı, bunun sonucunda da hasar oranının fazla olacağı anlamına gelmektedir. Örneğin 2020 yılında yaşanan İzmir ve Sivrice depremleri, deprem merkezinden çok uzaklarda büyük hasarlar yaratmış, bunun ana nedeni olarak da düşük yapı kalitesinin yanı sıra zemin büyütmesi gösterilmiştir. Öte yandan yapılan araştırmalar büyük bir depremde Antakya’nın önemli bir kısmında sıvılaşma olaylarının da yaşanabileceğini göstermektedir. Belli büyüklüğe ulaşan depremlerde belli koşullara sahip zeminlerde meydana gelebilen sıvılaşma, zeminin üstündeki yapıları taşıyamamasına neden olmakta, yapılar yer sarsıntılarının bir sonucu olan bu olay nedeniyle de yapılar büyük hasar almaktadır” şeklinde Hatay’da meydana gelebilecek olası bir depremde yaşanabilecek yıkımın nedenleri hakkında ayrıntılı bilgiler aktarılarak acilen tedbir alınması önerilmiştir. Yine Osmaniye ilimiz içinde benzer öneriler dile getirilmiştir.

 

“İNSAN ODAKLI VE AFET DİRENÇLİ KENTLERİN OLUŞTURULMASI ACİL İHTİYAÇ”

11 ili etkileyen 6 Şubat depreminde 15 milyonu aşkın vatandaşın etkilendiğini dile getiren Yıldız, “Ülkemizde her yıl önemli kayıplara neden olan pek çok doğa olayının afete dönüşmesini önlemek için afet riski altındaki alanların sağlıklı ve güvenli yaşam alanları haline getirilmesi, ‘İnsan Odaklı ve Afet Dirençli Kentlerin’ oluşturulması öncelikli ve acil bir ihtiyaçtır. 6 ve 20 Şubat 2023 tarihli depremlerden etkilenen 18 kentimizde, barınma sorununu konteyner kentlerde karşılamak zorunda kalan ve yaşam mücadelesi veren vatandaşlarımız için öncelikle insanca yaşam koşulu ve barınma sorunun çözümü konusunda çalışmalar daha da hızlandırılmadır. Bölgede yer alan kentlerin kırsal ve kentsel alan planlamaları, mekansal strateji planları dikkate alınarak öncelikle yapılmalı, jeolojik sakıncalı alanlar çevre ve uygulama imar planlarına işlenerek yapılaşmaya kapatılmalıdır. Kırsal ve kentsel alanda yaşayan insanlarımızın temel barınma sorununun hızla giderilmesi amacıyla bir dizi çalışmanın birlikte yürütülmesi gerekmektedir. Bu amaçla TOKİ, Emlak Konut, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü gibi merkezi idarelerin yanında, belediye ve il özel idareleri de konuyu sahiplenmeli ve bölgede yaşayan vatandaşlarımızın barınma sorununu kısa sürede çözecek tedbirler alınmalıdır. Kendi konutunu yapacak vatandaşlarımıza, hazineye ait arazilerden ucuz arsa üretilerek, gerektiğinde bedelsiz verilmek suretiyle barınma sorununun çözümüne destek sağlanmalıdır” açıklamalarında bulundu.

“JEOLOJİK SAKINCALI VE FAY ÜZERİNDE YAPI YAPILMASINA KISITLAMA GETİRİLMELİ”

Afete karşı yapılması gerekenleri sıralayan Yıldız, “6 ve 20 Şubat 2023 depremlerinde “en büyük yıkımın zayıf mühendislik özelliklerine sahip, sıvılaşmaya yatkın zemin birimleri ile fay zonları üzerinde yer alan yerleşim birimlerinde meydana geldiği gerçeğinden hareketle” kırsal ve kentsel alanlarda “jeolojik sakıncalı veya fay sakın bantları” üzerinde yapı yapılmasına kısıtlama getirilmelidir. Deprem bölgesindeki kentlerde yaşayan vatandaşlarımızın temiz su, temiz çevre ve sağlıklı gıdaya erişimi konusunda ilgili idareler gerekli tedbirleri almalıdır. Hasar almış altyapı, deprem ve diğer olası jeolojik tehlikeler de dikkate alınarak yenilenmeli, var olanlar ise gözden geçirilmedir. Bölgede yer alan kamuya ait bina ve tesisler de dahil olmak üzere az hasarlı veya hasarsız tüm yapılar “kamu eliyle” gözden geçirilmeli, yetersiz olanlar tespit edilerek yıktırılmalı veya güçlendirilerek can ve mal güvenliği sağlanmalıdır. Bölgede geçim olanaklarını kaybetmiş 650.000’den fazla insanımızın yaşamlarını devam ettirebilmeleri için devletimiz uzun süreli ekonomik destek programlarını devreye almalı, vatandaşlarımıza iş imkanı sağlanmalıdır. Kırsal alanda tarım ve hayvancılık ile geçimini sağlayan vatandaşlarımızın, bu faaliyetlerine geri dönmelerinin sağlanması amacıyla bölgeye özel hibe niteliğinde tarım ve hayvancılık destek programları açıklanmalıdır” ifadelerini kullandı.

Başkan Yıldız, yapılması gerekenleri şu şekilde sıralayarak konuşmasını sürdürdü:

Depremden zarar gören büyük ve küçük sanayi veya işletme tesislerinin yeniden üretim süreçlerine dahil edilmesi amacıyla bölge geneli için özel kalkınma programı hazırlanmalı ve bu program dahilinde bölgenin kalkınmasına özel önem verilmelidir. Ülkemizin afetlere hazır hale gelmesi için acil bir şekilde “Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın” kurulması sağlanmalıdır. Ülkemiz tüm gelişmiş dünya ülkelerinde olduğu gibi afet sonrası müdahale ve İyileştirmeye odaklanan yapıdan bir an önce kurtularak afet öncesi tehlike ve risklerinin azaltılması konusuna odaklanmalıdır. Bu amaçla İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlıkları yıllardır sürdürülen “Afet Risk Azaltma Kanun Tasarısı” ilgili kişi ve kurumların görüşleri de alınarak zenginleştirilmeli ve hızla yasalaştırılmalıdır. Son depremler bizlere, depremin en fazla düşük gelire sahip yoksul vatandaşlarımızı etkilediğini göstermiştir. Depremden sonra, görece ekonomik durumu iyi olan vatandaşlarımız deprem bölgesi dışına taşınarak yeni bir yaşam kurma çabalarını sürdürürken, yoksul kesimlerin ise çadır ve konteyner kentlerde günlük yaşamlarını kamunun dağıttığı yardıma muhtaç ve doğanın zorlu koşulları ile mücadele içinde geçirme gayreti içine düşmüşlerdir. Afetlerin neden olduğu yoksulluk ve eşitsizliğin önlenmesi amacıyla AFAD Başkanlığı gerek yaşanan gerekse bundan sonra yaşanacak afetlerin neden olabileceği yoksulluk ve eşitsizlik ortamının önlenmesi için özel araştırmalar yaparak stratejiler ve eylemlilikler geliştirmelidir.