Önce basit bir değerlendirme yapmak gerekir. Türk halkının büyük bir çoğunluğu inançları noktasından tavizsiz olduğu bir gerçek.
Uygulamalarında kendi bireysel hataları olsa bile bu hataların başkalarının yapmasına izin vermez.
Dini de, milliyetçiliği de, vatan sevgisini de Atatürk’ü de başkasının tekeline bırakmayacak kadar zekidir.
Birileri bunu sahiplenirse bu ideolojileri kendilerinin gibi gösterirse hemen kırmızı kartı gösteriverir.
Kendisi ile çelişmeyen değerleri ile örtüşen biri yada birileri olursa onu da onurlandırmasını ve ödüllendirmesini bilir.
Övgü de yergi de Türk Milletinindir.
İşte bu övgüyü son 20 yıldır sandıkta hak eden kim.
Birazdan oradan bahsedelim.
Sonrasında ana muhalefete doğru yol alalım.
Senelerdir girdiği tüm yerel ve genel seçimlerden sandıktan birinci çıkan parti kim?
Bu sorunun basiti yanıt…
AK Parti…
Peki ikinci çıkan parti kim?
Onun da yanıtı basit.
CHP…
Peki üçüncü çıkan parti kim?
işte en zor sorulardan biri.
Bu sorunun yanıtı sandık sonuçlarına göre MHP milletvekili dağılımına göre HDP…
Peki İYİ Parti sandıktan kaçıncı çıkıyor?
Orası daha karışık…
Şimdi hiç kafa karıştırmaya gerek yok…
Öte yandan normalde iktidar partisi girdiği seçimlerden oy kaybederek ana muhalefet partisi ve diğer partilerin ise oyunu arttırarak çıkması lazım.
Türkiye’de muhalefetin çok becerikli olmasından ve üret(emediği)tiği alternatif politİalardan ve çözüm önerilerinden dolayı(!) muhalefet seçimden oyunu artırmayı bırakın mevcut oyunu bile koruyamıyor.
Acaba neden böyle oluyor?
İşte asıl bunun sorgulanması gerekiyor.
Misal olarak bugün CHP’nin yapmacık hareketleri topluma güven vermiyor.
Toplumun değerleri ile yeteri kadar barışık olmadıkları için de halk da ona sürekli kırmız kart gösteriyor.,
Keza ana muhalefet partisinin halkla barışık olmasını isteyen politikacıların çabası da sonuç vermeyince sonrası malum.
İşte bunun ilk örneği…
İlki uzun yıllar CHP’den Şişli Belediye Başkanlığı yapan toplumun büyük bir bölümünün oyunu ve gönlünü kazanan Mustafa Sarıgül…
Sarıgül, misal olarak halkla iç içeydi.
Sabahın ilk saatlerinde sabah ezanı ile başlayan mesaisi gecenin geç saatlerine kadar devam ediyordu.
Halkın ölüsüne de, dirisine de gidiyordu.
Cenaze namazına gittiğinde siyah gözlükleri takıp, cenazeyi uzaktan seyretmiyordu.
Önce vakit namazını ardından cenaze namazını kılıyordu.
Keza cuma namazı saatine basın toplantısı koymuyordu.
Yine ramazan ayında gündüz vakti yemek daveti vermiyordu…
Kısaca halkın değerleriyle çarpışmıyordu.
Böyle bir isim CHP’de karar vericiler tarafından kabul görmedi. O şimdi kendi partisini kurdu.
Partisinin adı Türkiye Değişim Partisi, TDP…
Önceki gün Sarıgül’ü televizyonda takip ettim. Söylemleri arasında en dikkat çekeni örgüt kelimesini kullanmıyor yerine teşkilat ifadesini kullanıyor. Biz örgüt değiliz siyasi bir partiyiz diyor.
Doğru bir ifade mi?
Bana göre kesinlikle evet…
Belki de geçmişte merhum Ecevit’in DSP ile halkın gönlüne girdiği demokratik sol ifadesinin bugün TDP’de en güzel yansıması.
Rijit değil,
İtici hiç değil.
Kulağa hoş geliyor.
Bu ülke ne çektiyse senelerce örgütlerden çekmedi mi?
Hal böyle olunca ilk değerlendirmemize göre;
Bugün mecburiyetten CHP’ye oy veren belirli bir kesimin rahatlıkla oy vereceği bir parti.
Sarıgül, iddiasını ortaya koyuyor.
O ilk seçimde iktidar olacağını ifade ediyor.
Bana sorarsanız bu zor.
Amma velakin Sarıgül, ilk seçimde ana muhalefeti değiştirir.
Ana muhalefet partisi kim mi olur?
Onu da yarın öbür gün yazarız…