Bir Ramazan Ayını daha yarılamış bulunmaktayız. Bu vesileyle uzun yıllardır bu mübarek ve anlamlı ay ile ilgili gözlemlerimden bahsetmek istiyorum biraz.
Ramazan Ayının, oruç tutmanın anlamı ve önemi, herkesin bildiği gibi yiyeceğe içeceğe kolay ulaşamayan insanların neler yaşadığını neler hissettiğini anlamak, bu vesileyle hale vakte şükretmek, bununla beraber ihtiyaç sahiplerini iftar sofrasında ağırlayarak Allah ne verdiyse paylaşmak, tüm bunları da gösterişe dönüştürmeden yapmaktır. Ancak, özellikle son 20 yıldır, son birkaç yıldır da vites yükselterek, tüm sahur ve iftar “davet”lerinin tamamen gösterişe dönüşmüş olması her ne kadar reddetsek de son derece acı bir gerçek. İftar sofralarında ihtiyaç sahibi eş dost akraba tanıdık asla olmuyor, tam tersine herkes kendi zümresindeki tanıdıklarını ağırlayarak masaya koydukları en az 10 çeşit yemeği ikram edip bir de bunu marifetmiş gibi paylaşıyor. Ha elbette ihtiyaç sahipleri ağırlandığında da paylaşılmamalı, iyilik başkasına gösteriş olsun diye yapılırsa iyilik olmaz zira. “Bir elin verdiğini diğer el bilmemeli” diye çok anlamlı bir özdeyişimiz de mevcut. Fakat benim gözlemlediğim en acı durum, toplumumuzun sahip olduğu aşağılık kompleksi. Gıdaya gelen zamlar ortada, bunlardan şikayet etmek, eskisi kadar rahat alışveriş edememek de son derece doğal; ancak ne hikmetse hayat pahalılığından şikayet edip çocuğunu okuturken zorlanıp ya da hiç okutamayıp üstü başı dökülüp kıt kanaat geçinip çocuğunun öğrenci arkadaşlarına ve eşe dosta Ramazan Ayında agave şuruplu crumble (orta direkten bahsediyorum bu arada) ikram eden insanlar var. Desen ki bak karşı bankta uyuyup uyanan bir gariban var, ona ancak bayatlamış ekmek dilimlerini, onları da sahurdaki misafirlerine avokadolu yumurtalı ekmek yapmayacaklarsa, verirler. Bizi bu gösteriş meraklılığı, aşağılık kompleksi mahvediyor, daha da mahvedecek. Ev satıp kirasıyla akıllı telefonun son modelini taksitle alanların ağırlıklı olduğu bir toplumda yaşıyoruz, inkara gerek yok.
Buna ek olarak, lüks mekânlardaki iftar menülerinin fiyatları kişi başı 1500 Lirayı buluyor. Normal zamanda git istersen kişi başı 10.000 Lira ver 100.000 Lira bir akşam yemeğine, kimseyi ilgilendirmez, Ramazanda da git hakkındır elbette ama ihtiyaç sahipleri belki bir ay hayırseverler karnımızı doyurur diye umarken dalga geçer gibi paylaşım yapma bari. Hatta daha da fenası, bunu yapıp üzerine gece vakti uyandırıyor diyerek gariban davulculara saldırma. Geçen hafta İstanbul Küçükçekmece’de bir davulcu kimliği belirsiz biri tarafından vuruldu..
Biraz daha derin düşünürsek de, sahur ve iftar olarak iki öğün, bir evde yaşayan tüm fertlerin aynı anda sofraya oturmasını, birlik beraberlik içerisinde karınlarını doyurmasını sağlıyor. Aile birliğinin önemini hatırlatıyor yani. Ama tabi mevcut duruma bakıldığında, oruç tutmayan sahura kalkmıyor, tutanlardan bazısı yatmadan evvel sahur yapıyor, bazısı vaktinde sahur yapıyor, iftara her fert ayrı bir yere davetli oluyor, ha tabi bunlardan bazıları da gün boyu sinir küpü vaziyette önüne gelenin kalbini kırıyor, akşam “mükellef” sofrasında iftarını yaptığında da “oruçluydum Allah affetsin” bahanesinin arkasına sığınıyor.
Vel hasıl sevgili okuyucular, eski nesillerin “nerede o eski ramazanlar” söylemlerini çok da hafife almamak ve dalga geçmemek gerektiğini düşünüyorum.
Sevgiyle kalın,