Bir önceki yazımda toplumca içinde bulunduğumuz psikolojik durumun televizyon dizileriyle daha da bozulduğundan bahsetmiştim hatırlayacağınız üzere.
Malumunuz bu süreçte hayatımız televizyon/dijitalplatformlar-sosyalmedya-aile üyeleri/arkadaşlar (ama yüz yüze ama online görüşme imkanı olanlar) üçgeninde geçiyor. Ve insanların çoğu, geçen hafta da değindiğim gibi artık toksik etki yaratmaya başlayan TV yapımlarını hayatlarından çıkarırken hatırı sayılır sayıda kişi de toksik etkinin sadece kurgu yapımlardan değil, hayatın hayatımızın ta içinden, etrafımızdaki insanlardan kaynaklandığını nihayet fark edip kendimizle başbaşa kalıp bolca düşünmeye vaktimiz olan bu süreçte kendilerinde toksik, yani zehirli etki yaratan insanları yavaş yavaş hayatlarından çıkarmaya başladılar.
Toksik insanlar çevremizde hep vardı, varlar ve var olmaya da devam edecekler. Her konuda olumsuz yorum yapan, gereksiz sorular soran, konuşmak hatta hatırlamak istemediğiniz mevzularla ilgili drenaj çalışması yapan, durup dururken can sıkıcı cümleler kurup modunuzu düşüren, başarılarınızı küçümseyen, başarısızlıklarınızı ve acılarınızı daha da körükleyen, her işinizde köstek olan, zor zamanınızda ya ortadan yok olan ya da varlığıyla sizi daha da zora sokup sinirlerinizi iyice laçka edip sonra üzerine verdiğiniz tepki için sizi normal olmamakla suçlayan, sizin yaptığınız iyilikleri yok sayıp küçümseyen, ağzınızla kuş tutsanız yaranamayacağınız, içlerinde bitmek tükenmek bilmeyen kin, nefret ve öfke barındıran insanlar.. Bu liste uzar gider elbette, sizler de kendi hayatınızda size zehir akıtanlar varsa eğer, onları düşünerek bu listeye ekleyebilirsiniz.
Bu pandemi sürecinde istisnasız herkesin anladığı şey, sağlıktan öte bir şeyin olmadığı. Kendisi hasta olanlar, hastalığı ağır atlatanlar, çevresinde hastalığı ağır atlatanlar ve hatta yakınlarını kaybedenler oldu. Aslında sağlıktan öte bir şey olmadığını herkes biliyor, herkesin hayatta kayıpları var ama bu süreç, hastalığın tamamen yalnız ve kimsesiz geçirilme zorunluluğundan da dolayı, bu farkındalığı daha da artırarak insanları daha çok kendilerine değer vermeye, kendilerini mutlu etmeye sevk etti. Böyle olunca da insanlar yavaş yavaş hayatlarından onlara iyi gelmediklerini düşündükleri insanları çıkarmaya başladılar. Süreç boyunca uzun süre evde ailesiyle eşiyle vs.yaşayanlar arasında kavgalar ayrılıklar boşanmalar yaşandı. Sadece aynı evde kalanlarda değil ayrı yaşayan aile üyeleri eşler sevgililer arkadaşlar arasında da aynı şeyler yaşandı. Bu, her ne kadar insanların genel sinir bozukluğundan kaynaklı gibi algılansa da aslında büyük ölçüde herkesin ölüm korkusunu çok yakından hissedip üç günlük dünyada kendilerine iyi gelmeyen insanlara hayatlarının geri kalanında katlanmak istememelerinden kaynaklı. Bana göre bu durum, pandeminin en önemli artılarından oldu. İnsanlar nihayet başkaları için değil kendileri için yaşamaları gerektiğini fark ettiler, başkalarını mutlu etmenin bir işe yaramadığını ve önemli olan bireysel mutlulukları olduğunu fark ettiler ve köprüleri yıktılar.
Sevgiyle kalın,
Dr. Nilüfer Rüzgar
Merhaba Sevgili Manşet 16 Okuyucuları,
Bu makale 1800 kere okunmuş.05 Mayıs 2021, Çarşamba - 21:58
Eline, kalemine,yüreğine sağlık.Ne güzel dile getirmişsin.Başarıların daim olsun.
Babana selamlar...