ermanaydingun @ hotmail.com

Merhaba Sevgili Manşet 16 okuyucuları. Bundan böyle İş Sağlığı ve Güvenliği, işveren-işçi-devlet yükümlülükleri gibi konularda zaman zaman sizlerle bu köşede birlikte olacağız.

Evet, 1 Mayıs geldi çattı. 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı, işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü olarak kutlanmaktadır.

1 Mayıs dünya üzerindeki pek çok ülkede, resmî tatil olarak kabul edilmektedir. Türkiye’de ilk kez 1923’te resmî olarak kutlanmıştır. Nisan 2008’ de, “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kutlanması kabul edilmiştir.

22 Nisan 2009 tarihinde TBMM’ de kabul edilen yasa ile 1 Mayıs ülkemizde resmi tatil ilan edilmiştir. İşte uzun yıllar sonrasında resmi tatil günü olarak ilan edilen 1 Mayıs ne yazık ki, bu yıl ülkemizde de tüm dünyada olduğu gibi, içinde bulunduğumuz Coronavirüs salgınından ötürü alanlarda kutlanamıyor.

Yetkililer tarafından, virüs yayılımının önüne geçilebilmesi adına planlanan tedbirler kapsamında, bu yıl 1 Mayıs günü sonrasında gelen Cumartesi ve Pazar günleri ile birlikte 30 Büyükşehir ve Emeğin Başkenti Zonguldak’ ta sokağa çıkma kısıtlaması uygulamasının olduğu günlere denk geldi. Elbette gönül isterdi ki, 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’ nı alanlarda tüm STK’ lar ve emekçilerle birlikte omuz omuza yürüyerek, halaylar çekerek, işçi haklarını yetkililerden talep ederek coşkulu bir şekilde kutlayalım, ama olmadı işte; bu senede, içinde bulunduğumuz ve artık biran önce bitmesini istediğimiz bu zorlu günlerde “Evlerimizde kalarak” bu günümüzü yine tek yürek olarak kutlayacağız.

Umut ediyoruz ki, önümüzdeki yıllarda yeniden, sağlıkla coşkuyla alanlarda kutlayacağız ve emekçilerin haklarını hep birlikte savunacağız.

Peki 1 Mayıs sadece alanlarda yürüyerek, halay çekerek mi kutlanmalı? Tabiiki de hayır. Her sene katıldığım 1 Mayıs kortejlerinde dikkatimi çeken ve çok üzüldüğüm bir husus olmuştur: bir bakarsınız kortejde yürüyenlerin büyük çoğunluğu STK, Meslek Odaları, Sendika, Siyasi Parti yöneticileri, İşveren pozisyonundaki insanlar… Ne yazık ki, asıl günün anlam ve önemine uygun asıl olması gereken emekçilerimiz maalesef yoklar, çünkü resmi tatil olmasına rağmen, hala daha çalışan işyerleri olduğundan veya daha da acısı haklarını arama mücadelesi içinde olmayı tercih etmeyen çalışanlarımızın sayısının çok fazla olmasından dolayı, emekçilerimiz mücadelenin içinde olmadılar. Bir diğer beni çok üzen olay da bu kortejlerde gördüğüm, bizlere su-simit- vs temel ihtiyaçları satarak, ekmek paralarını kazanmaya çalışan çocuk ve gençler olmuştur. Çocuk ve genç çalışan demişken, 3 gün önce bir şantiyede yaşadığım olay beni çok üzdü, sizlerle de paylaşmak istedim: Şantiyede rutin kontrollerimi yaparken, yüksekte bir perde kalıp üzerinde yeterli iş güvenliği tedbirlerini almadan çalışmakta olan bir inşaat emekçisini görünce, müdahale ettim, yetkim dahilinde çalışmasını durdurdum ve aşağıya inmesini istedim. Yanıma geldi, aslında cin gibi, gözlerinin içi gülen gencecik bir arkadaş. Hemen aklıma, coronavirüs tedbirleri doğrultusunda 20 yaş altına uygulanan sokağa çıkma yasağı geldi ve bir heyecanla: “Kaç yaşındasın arkadaşım?” diye sordum. 19 yaşındayım dedi. Sonra tabi hemen aklıma, ne yazık ki kanun- yasa ve yönetmelik koyucuların bu tebliği yayınladıktan birkaç gün sonra, 20 yaş altında olup; çalışmak zorunda olan gençlerimizin veya çocuklarımızın, bu tedbirlerin istisnası konumunda oldukları aklıma geldi ve içim üzüldü; Anayasamızın en temel ilkelerinden olan “Yaşam Hakkı” ilkesini düşündüm… Neyse, genç emekçimize birkaç kelime ile yüksekte çalışırken alması ve uyması gerekli kuralları bir kez daha hatırlattım ve daha güvenli şekilde çalışmasını sağladım. Evet işte, 1 Mayıslar artık ülkemizde bu tip konuların konuşulduğu, sorunlara çözüm bulunduğu, gerçek anlamda bayram günleri olarak kutlanmaya başlanmalı artık ülkemizde.

Bu merhaba yazımızda daha başlar başlamaz hemen sizlerin içini karartmak istemiyorum elbet ama, ufacık bir benzetme ile iş kazalarının ülkemizde ne kadar önemsenmesi gereken bir konu olduğunu hatırlatmanın faydalı olduğunu düşünüyorum: hepimizi gerçekten çok korkutan ve ciddi tehdit eden Coronavirüs salgınında, ilk vakanın ülkemizde görüldüğü 11 Mart gününden bu yana, ülkemizde 3000 civarı vatandaşımızı kaybettik. Umut ediyorum ki, bundan sonrasında bu vefatlarımızın oranı daha da düşecek, bu virüsün aşısı bulunduktan sonra da diğer tüm salgın hastalıklarda olduğu gibi, bu hastalıktan dolayı neredeyse hiç can kaybı yaşamayacağız. Ancak, biz ülke olarak her yıl iş kazaları sonucunda yaklaşık 2000 civarında vatandaşımızı kaybediyoruz ve ne yazık ki, iş kazalarını önlemenin bir aşısı filan da yok!!! İş kazalarını önleyebilmenin en temel ve önemli etkeni: “BANA BİRŞEY OLMAZ DEMEMEK” ve “İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ ÖNLEMLERİNE TAM ANLAMIYLA UYMAK”..

Ülkemizde emeğin ve emekçinin önemsendiği, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun gereklilik ve yükümlülüklerinin yeteri kadar uygulandığı, Coronavirüs illetinin artık tamamen bittiği sağlıklı günlerde; coşkuyla 1 Mayıslar kutlayabilmek dileklerimle, başta bugünlerde ve her daim canı pahasına çalışan Sağlık Emekçileri olmak üzere, tüm çalışanların “İşçi ve Emek Bayramı” nı kutlarım. Sevgiyle kalın…